Toplumların ilerlemesi için yapılanların özü bireyin gelişimini ilgilendirir. Bireyin gelişmesi toplumun ilerlemesidir. Bireyin gelişmesinin temelinde de bilgi ve eğitim yatar. Günümüzde bireyin en önemli silahı bilgidir.
Önemli halk sağlığı problemlerinden birisi olan “Hipertansiyon” (tansiyon yüksekliği) görülme sıklığı yaklaşık %15-20’dir. Yani yüz insandan 15- 20’si hipertansiyon hastasıdır.
Hipertansiyonun bu kadar yaygın olmasının önemi, topluma yüklediği maliyetle doğru orantılıdır. Bu maliyeti iki grupta toplayabiliriz.
1-Hipertansiyonun tanısı-araştırılması ve tedavisi için yapılan harcamalar. Hipertansiyonun neden olduğu hastalıklar: (böbrek-kalp-beyin-damarlar) için yapılan harcamadır.
2-Hipertansiyonun neden olduğu iş ve güçten kalma ve özellikle erken ölümlerin maliyeti.
Çok kısaca sözünü ettiğim maliyetleri, koruyucu hekimlik anlayışını, sağlık politikalarının temelini oluşturarak önemli derecelerde azaltabiliriz. Yani hastalığın erken tanınması ve tedavisi olanaklı olup uygulanması ve sorumluluğu hepimize aittir.
Şimdi, tansiyon yüksekliği ile ilgili (nedenleri-belirtiler-tedavisi) bilgileri çok kısa olarak sizlere aktarmak istiyorum.
Hipertansiyon demek; büyük tansiyonun 140 mm Hg küçük tansiyonun ise 90 mm Hg üzerinde olması demektir.
Son yıllarda genel kabul gören bu değerlerin daha aşağıya çekildiğini de belirtmek gerekir. Sadece büyük tansiyonda yükselme olabileceği gibi, sadece küçük tansiyonda da yükselme olabilir. Çoğunlukla her ikisi de yüksek bulunur. Halka arasında sinirsel tansiyon denen (bazen yüksek- bazen normal) tansiyon da hastalığa bağlı organ ve damar bozukluğu bulunmaz. Ancak, bu tür tansiyon kalıcı tansiyona aday olduğundan, dikkatli ve aralıklı izlenmesi gerekir.
Malign hipertansiyonda tansiyon değerleri çok yüksek olup, ilerleyici organ ve damar bozuklukları vardır.
Tansiyon ölçümü rahat bir ortamda kolu sıkmayan giysilerle olmalı, en az 5 dakika dinlendikten sonra her iki kolda ölçülmelidir. Evlerde yapılan ölçümler olanaklı ise elektronik olmayan tansiyon aletleri ile yapılmalıdır.
Hipertansiyonları iki grupta inceleyebiliriz:
1-Esansiyel hipertansiyon (Hipertansiyonların yaklaşık %30’u bu gruptadır) daha çok genetik geçişli olarak düşünülen çevresel etkilerin de (örneğin aşırı tuz tüketen toplumlar) rol oynadığı grup.
2-Sekonder hipertansiyon (Hipertansiyonların yaklaşık %20 si bu gruptadır) Kan basıncının yükselmesine yol açacak organ veya sistem hastalığı bulunduğu zaman ortaya çıkan hipertansiyondur. Bu duruma yol açan nedenleri de başlık halinde belirtelim.
A- Renal Hipertansiyon: Furunkmal, Renovasküler, Travma, Hipertansiyon
B- Endokrin kaynaklı
C- Nörojenik nedenli
B- Endokrin kaynaklı
D- Mekanik nedenli
E- Ekzojen nedenli
F- Gebelik tohlemin
G- Çeşitli
Şimdi hipertansiyon nasıl tanınır, belirtileri neler olabilir konusuna kısaca değineceğim: Hipertansiyonlu hastaların çoğu rastlantı sonucu saptanır. Esansiyel hipertansiyonlu hastaların birçoğu uzun süre belirti vermezler. Hipertansiyona bağlı baş ağrısı olabilir. Hasta baş ağrısını yataktan kalktığı zaman başın arka kısmında hisseder. Ağrı birkaç saat içerisinde kendiliğinden kaybolur. Malign hipertansiyon da şiddetli ve ağrı kesicilere yanıt vermeyen baş ağrıları olabilir. Hipertansiyonlu bir hastada baş dönmesi, çarpıntı, çabuk yorulma gibi yakınmalar olabilir.
Hipertansiyona bağlı kalp yetersizliği gelişmiş ise, ilk belirtileri genellikle eforla gelen nefes darlığıdır. Zaman zaman gece gelen nefes darlığı ve sırtüstü yatamama ortaya çıkabilir. Koroner damarların (kalbi besleyen damarlar) daralması sonucu eforla gelen göğüs ağrıları veya kalp krizi gelişebilir. Ana atardamarların yırtılmasına bağlı olarak çok şiddetli göğüs ağrısı olabilir.
Böbreğe ait ilk bulgular, gece idrara çıkma, zaman zaman idrara kan karışması olabilir. Malign hipertansiyonda böbrek fonksiyonları hızla bozularak, böbrek yetersizliği ve üreme gelişebilir.
Beyin damarlarındaki değişiklikler: geçici damar tıkanıklığı, beyin kanaması ve beyin enfarktüsü şeklinde olabilir.
Hipertansiyonun göz dibi damarlarında yaptığı değişiklikler görme kaybına ve körlüğe neden olabilir.
Sekonder hipertansiyonda esas hastalığa bağlı belirtiler ön plandadır. Eğer hipertansiyon 35 yaşından önce veya 50 yaşından sonra ortaya çıkmışsa, sekonder hipertansiyon düşünülmelidir. Genç hastalarda böbrek arterinin daralmasına, yaşlı hastalarda ise damar sertliğine bağlı olabilir. Tekrarlayan idrar yolları enfeksiyonları, gece idrara çıkma ve çok su içme böbreklere ait hastalıkları düşündürür.
Aşırı kilo alma, böbrek üstü bezi hastalıklarından (Cushing hastalığı), aşırı kilo verme, aşırı terleme, çarpıntı ve baş ağrısı nöbetleri bir diğer böbrek üstü hastalığını (Feocromositoma) düşündürür.
Doğum kontrol hapı kullanan bayanların %10-15’inde, kortizon kullanan hastaların da bir bölümünde hipertansiyon görülebilir.
Tedavi konusunda çok kısa bilgiler vermekle yetineceğim:
Öncelikle çok iyi bilinmelidir ki yüksek kan basıncı uygun bir tedavi ile normal düzeylerde tutulabilirse sağlıklı yaşam süresi uzatılabilmekte ve komplikasyonların önüne geçilebilmektedir. Hipertansiyon yerleştikten sonra tedavi ömür boyu sürmelidir. İlaç tedavisi düzenli olarak uygulanmalı, zaman zaman doktor kontrolü, laboratuvar ve diğer incelemeler yapılmalıdır.
Hipertansiyon saptanan hastaların bir takım genel önlemleri alması sonucunda tansiyonda belirgin düşüşler sağlanabilir. Genel önlemler şöyle sıralanabilir:
Stresi ortadan kaldırmak, tuzsuz, doymuş yağlar ve kolesterolden fakir diyet uygulamalı, fazla kilolar azaltılarak ideal kiloya ulaşılmalı, haftada en az üç kez spor yapılmalıdır.
Sonuç: 1- Her birey, yılda en az bir kez genel sağlık kontrolünden geçmelidir.
2- Herhangi bir şekilde hipertansiyon saptanan hastalar hastalığın nedenleri, tedavisi ve uzun dönemde
izlenmesi için bir uzman doktorla ilişki kurmalıdır.
3- Daha önce de söylendiği gibi, hipertansiyon ne kadar erken tanınır ve kontrol altında tutulursa
yaşam kalitesi ve süresi o oranda artmaktadır.