“Geleceğin E-Hali” gerçekten çok başarılı bir toplantı oldu. Hazırlanmasında emeği geçenleri tebrik ederim. Toplantının son günü sabah ilk oturumlarından birinde Prof.Dr. Emine Akalın Uruşak ve Prof.Dr. Mustafa Aslan ile birlikte bir panel düzenledik. Bu panelde yaptığım konuşmada mesleğimiz ve geleceği ile ilgili bazı son gelişmelere dikkati çekmeye çalıştım.



9 Eylül 2016 tarihli gazetelerde İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu başkanının bir beyanatı dikkati çekiyordu. “Bitkisel ürünler de artık hekimler tarafından reçetelenecek”. Yazının alt başlığında ise bazı ayrıntılar verilmişti: “Sağlık Bakanlığınca ruhsatlanan ve eczanelerde satışına onay verilen bitkisel ürünler artık elektronik reçetelere girecek.” İlk bakışta Eczaneler ve benim gibi fitoterapi ürünlerinde yüksek kalite beklentisi olan eczacı akademisyenlerin bir idealinin yakında gerçekleşebileceği anlaşılıyor. Bu bir gerçek mi, yoksa hayal mi? Soruyu bir de şu şekilde sormalı; “Acaba bu ne derecede gerçekleşebilir?”.



Aslında başkanın ifade etmeye çalıştığı, geçen yıl yayımlanan “Geleneksel Tıp Uygulamaları Yönetmeliği” ile hekimlere açılan yeni uzmanlık alanları kapsamında İstanbul ve Ankara’da iki üniversitede başlatılan Fitoterapi Uzmanlığı eğitimini tamamlayan hekimlerin bitkisel ürünleri artık reçetelerine yazabileceği bilgisiydi.



Bu yönetmelik kapsamında açılan yeni 15 doğal tedavi alanından, pazarlanabilecek ürünler bakımından sadece üçü eczaneleri doğrudan ilgilendirebilir: Fitoterapi, Apiterapi ve Homeopati. Bunlar arasında Fitoterapi ve Apiterapi gibi etkinliği güncel bilimsel araştırmalar (klinik, in vivo ve in vitro) ile net bir şekilde ortaya konulan tamamlayıcı tedavilere bile olumsuz bakan hekim ve diğer sağlık mesleği mensupları ya da sağlık mesleği dışından kişileri gördükçe, Homeopati’nin ülkemizde tanınmasının biraz daha uzun bir zaman alabileceğini düşünüyorum.



Peki, hekimin yazdığı reçeteler Eczanelere gerçekten gelir mi? Ben bu konuda maalesef endişeliyim. Neden mi?




a. Sağlık Bakanlığı Geleneksel Bitkisel Ürünler komisyonundan satış iznini alabilmek oldukça pahalı, zahmetli ve uzun süren bir süreç. Bu nedenle, müracaat eden dosya sayısı çok az. Çünkü Tarım Bakanlığından ucuza süratle izin alınabiliyor.




b. Sağlık Bakanlığı Geleneksel Bitkisel Ürünler komisyonundan izin alarak reçetelere giren ürünlerin diğer ilaçlar gibi “geri ödemesi” bulunmuyor. Yani kişiler, eskiden olduğu gibi, cebinden para ödemek durumunda.




c. Cebinden para ödeyecekse, reçetelenen ürünü neden Eczaneden alsın? Gidip aktardan da alabilir. Eczane ile Aktar dükkânı mukayese mi edilir diye düşünüyorsanız; Artık AVM’lerde yer alan modern aktarların dekorasyonları çoğu eczaneden daha gösterişli, ürünler de daha ucuz.




d. Hekim reçeteye bitki çayı karışımı yazsa, hangi eczane bu çay karışımlarını hazırlayabilecek güvenilir, analizli, kaliteli bitki koleksiyonuna sahip? Piyasada satılan ve analizli-güvenilir diye eczanelerde pazarlanan birçok paketli ürünün nasıl bir kaliteye sahip olduğunu biliyoruz. Artık aktarlar da bitki çayları paketleyerek satıyorlar.




e. Aktara gidince ayrıca psikolojik destek de alıyor hastalar. Aynı bitkisel ürünü basura da kansere de kesin çözüm olarak satabiliyor. Abartmaktan kim ölmüş? Bir Eczacının bunu yapabilmesi mümkün mü?




f. Eczanede hazırlanamayacak bir bitkisel formülün adresi doğal olarak Aktarlar olacak. Hatta bir müddet sonra Eczacı akademisyenlerden Fitoterapi Eğitimi almış uzman hekimler tarafından da bu durum benimsenecek. Hatta bir kısmının bazı aktarlar ile özel olarak anlaşmaları hiç de ihtimal dışı değil, ……



Sonuç olarak, insan sağlığı bakımından son derece önemli olabilecek bir hamle, maalesef yanlış hedeflere yönelerek anlamını yitirmiş olacak.



Konuya bir de diğer açıdan bakalım



Sağlık Bakanlığının geçen yıl yayımlanan “2023 yılı Sağlık İş Gücü Hedefleri ve Sağlık Eğitimi” raporunda eğitime başlayan 23 Eczacılık Fakültesi üzerinden yapılan değerlendirmede 2023 yılında eczacı sayısının 39.404 olacağı ve bu rakamın hedeflenen eczacı sayısının 9000 üzerinde olduğu, bu nedenle artık yeni Eczacılık Fakültesi açılmaması ve kontenjanlarının azaltılması önerisi getirilmektedir. Ancak halihazırda Eczacılık Fakültesi açılması iznini alan üniversite sayısı 45 ve 2016 yılında öğrenci kabul eden fakülte sayısı 29. Bu durumda 30.000 olan eczacı sayısının 2023 yılına kadar iki misli artarak 50.000-60.000 gibi bir rakama ulaşması bekleniyor.



• Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 2013 verilerine göre Türkiye’de Eczacıların %92’si Eczane açıyor.



• Son 13 yılda ilaç fiyatlarında yüzde 70 civarında indirim yapıldı.



• Sağlık Sigortası kapsamı dışında kalan ve nakit satış yapılabilen daha yüksek getirisi olabilen Besin destekleri ve Kozmetik ürünler vb. Eczane dışından da satılabildiğinden rekabete açık.



Görüldüğü gibi kısa vadede karşımıza çıkacak sorunlara bir çıkış yolu bulunması gerekiyor. Bu fırsatı kaçırmamak için bir an önce gerekli önlemler alınmalı. Bu amaçla öncelikle yapılması gereken kendimizi eğitmek. Bu suretle hastaların gözünde saygın bir imaj yaratarak tek adresin Eczaneler ve Eczacı olduğunu ortaya koyabiliriz;



- Etkin ilacı sadece eczacımdan alabilirim



- Doğru bitkisel & doğal ürünü sadece eczaneden alabilirim.



- Doğru bilgiyi sadece eczacımdan alabilirim.



- Acaba tedavime olumsuz etki yapar mı?



- Acaba ilaçlarımla etkileşir mi?



- Acaba yediğim-içtiğimle etkileşir mi?


Önceki FİTOTERAPİ Yazıları