BU TEDAVİDE ECZACININ HASTAYA YAKLAŞIMI
ROLÜ VE ÖNEMİ






Çocuğu olmayan çiftler, toplumsal baskı nedeniyle büyük sıkıntılar yaşamakta, toplumsal baskının oranı da kırsala gidildikçe en yüksek seviyeye çıkmaktadır. Çocuksuzluk çiftleri, hatta çiftlerin bağlı bulunduğu aileleri de aşarak, toplumsal bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Evlenen ve aradan geçen 2-3 yılın sonunda çocuk sahibi olamayan kadın, kayınvalide, kayınpeder, görümce, elti hatta yaşadığı mahalle ve köydekiler tarafından hor görülüp, hakarete uğramaktadır. Kırsal kesimde, eşini sevdiği için ikinci evliliği yapmak istemeyen erkekler dahi, bu baskı nedeniyle ikinci evlilik yapmak zorunda kalmaktadır. Tüp bebek tedavisi artık bu sıkıntıyı gidermekte, çocuk sahibi olan çiftler de bu sıkıntıdan kurtulmaktadır. Tüp bebek kırsalda çok eşli evlilikleri de azaltmaktadır. Eskiden çocuğu olmayan kadının üzerine kuma getiriliyor iken, bu yöntem sayesinde kadınların kuma korkusu sona ermektedir. Yakın zamana kadar yine çocuğu olmadığı için boşanan çiftlerin oranında tüp bebek sayesinde azalma görülmektedir.






Son yıllarda açılan çok sayıdaki tüp bebek merkezleri sayesinde çiftler artık çocuk sahibi olabilmekte, tedavi olan çiftlerin oranı da her geçen gün artmaktadır. Tüp bebek yönteminin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde kadının ''kuma'' ve ''boşanma'' korkusunu azaltmış olduğu da bir gerçektir.





Yaşanan sıkıntılardan bir diğeri de çocuk sahibi olamayan çiftlerin sağlık merkezlerine başvuruda bulunmaktan çekinmeleridir. Hastaların sağlık kuruluşuna sorununu bilerek gitmesi tedavide çok önemli bir aşamadır.





İşte bu aşamada biz eczacılara büyük görevler düşmektedir.





Bilim ve teknolojideki gelişmeler sayesinde çocuk sahibi olmak artık hayal değildir. Eczanelerimizde hastalara bu teknolojik gelişmeleri çok iyi anlatarak onlara danışmanlık hizmeti sunmak ve yön vermek görevimiz olmalıdır. Bu hizmeti daha iyi verebilmek için tedavi yöntemlerindeki son gelişmeleri sürekli takip ederek bilgilerimizi tazelemeliyiz.





Tedavinin teknik yönlerini sizler için derleyerek özetlemeye, bölümler arasında da Eczacının Hastaya Yaklaşımı konusuna dikkat çekmeye gayret ettim.





TEDAVİNİN TEKNİK YÖNÜ




Tüp Bebek Nedir?





Tüp bebek uygulaması, kısa ve basit haliyle, kadın ve erkeğe ait üreme hücrelerinin yani yumurta ve spermin vücut dışı koşullarda -labarotuvar ortamı gibi- döllenme işlemidir. Tüp bebek normal yollar ile hamile kalamayan anne adaylarına uygulanan yardımcı bir üreme tedavisidir. Erkekten alınan spermlerle kadından alınan yumurtanın laboratuvar ortamında birleştirilmesi neticesinde oluşan embriyoların rahme aktarılması prensibine dayanır. Tüp bebek işlemi sonucu doğan ilk bebek ise, 1978′de İngiltere’de Dünya’ya gelmiştir.





Neden ilk tüp bebek tercih ediliyor?
Tüp bebek uygulaması birçok yardımcı üreme tedavisi olsa da genellikle en sık tercih edilen tedavi çeşididir. Bunun sebebi ise, gebelik şansının en yüksek olduğu bir tedavi biçimi olmasından kaynaklanır. İlk önce, tüp bebek tedavisi enfeksiyon ya da cerrahi operasyonlar sonucu tüplerinde kalıcı hasarlar kalan anne adaylarında uygulanmaya başlamıştır. Ardından ise kısırlığa sebep olacak diğer etkenlerin tedavisinde de kullanılmaya başlanmıştır. Nedeni bilinmeyen kısırlık ya da erkek kaynaklı kısırlıklarla tüp bebek tedavi yöntemi uygulanarak başarılı sonuçlar elde edilebilmektedir.





Mikroenjeksiyon uygulaması
Son yıllarda uygulanmaya başlanan mikroenjeksiyon adı verilen yöntem ile, menisinde sperm bulunmayan ya da bulunsa bile sperm sayısının çok düşük olduğu ancak testisinde sperm mevcut olan baba adaylarının tedavisinde oldukça ses getirmiş, bir devrim olarak ilan edilmiştir. Kadınlarda her iki tüpün kapalı olması, sperm sayı, hareket ya da normal sperm miktarının düşük olması, sebebi bilinmeyen kısırlık, şiddetli endometriozis gibi durumlar ve hastalarda tüp bebek tedavisi uygulanabilir. Tüp bebek tedavisinin süresi uygun görülen tedavi türüne göre değişebilmektedir. Tedavide en sık ve yaygın olarak uzun protokol adı verilen yöntem uygulanır.





Tüp Bebek nasıl yapılır?




Tüp bebek uygulamasının 5 aşaması vardır.





1- Tedavi öncesi görüşme ve en uygun tedavi yönteminin bulunması





Tüp bebek tedavisi düşünülen adaylarda tedavi, anne adayının adetinin 2. Veya 3. Günü uygulanmaya başlanır. Başlangıç günü ultrason uygulanır. Bunun sebebi, ultrasonda yumurtalıklarda ve rahimde tedaviye başlamaya engel olacak bir sorunun olup olmadığını saptamaktır.





Anne adayının kanında FSH ve östrojen seviyeleri değerlendirilir. Anne adayının tedavisine başlamak için herhangi bir engel görülmezse; anne adayının yaşı, kısırlık sebebi, kan tahlil sonuçları ve yumurtalık kapasitesi de dikkate alınarak hastaya göre olabilecek en uygun tedavi yöntemine karar verilir. Bunun akabinde tüp bebek uygulaması için yumurta oluşumunu gerçekleştirmek adına hormon tedavisine başlanır. Bu döneme kontrollü over sitimulasyonu ismi verilir. Bu dönemde tedaviye yanıtı ve yumurta gelişimini incelemek için belirli zamanlarda ultrason uygulanır, kanda hormon değerlendirilmesi yapılır.





Eczacı Yaklaşımı: Hastalara bir psikolog ve sosyolog gibi yaklaşarak onların sağlık Kuruluşlarına gitmelerini sağlamalıyız. Tedavinin başlarında Yıl - Ay - Gün olarak hesaplanan yaş faktörü çok önemlidir. Yaş hesabını çok iyi öğrenmeli, bunu çalışanlarımıza da öğretmeliyiz. SGK’nın SUT’a göre Tüp Bebek Tedavisi yaş aralığı:





Tüp Bebek: Başlama Yaşı: 23yaş 00ay 01gün / Bitiş Yaşı: 38yaş 11ay 29gün





2- Yumurtalıkların Uyarılması





İğne şeklinde hormon içeren ilaçlara başlanır. Bunun sebebi yeni adet döneminin 3. gününde yumurtalıkların uyarılması içindir. Yumurtalıklardan birden fazla yumurta hücresinin gelişimini sağlamak adına bu ilaçlar uygulanır. Bu hamilelik olasılığını yükseltmektedir. Yumurtalıklarının uyarılma süresi hastadan hastaya değişmektedir. Yumurtalıkların kullanılan ilaca yanıtı, bu sürecin uzunluğunu belirler. Genellikle bu uzunluk 10-12 gün arasında değişmektedir. İki günde bir hormon ve ultrason yardımıyla bu dönemde yumurta gelişimi takip edilir.





Eczacı Yaklaşımı: İki günde bir yazılan hormon ilaçları Medula sistemine Ünite olarak işlenir. İlaç kutu adedi olarak reçete edilmiş ise hastayı doktora yönlendirmeliyiz. Medulaya girişlerde ise hastanın mağdur olmaması için çok dikkatli olmalıyız . Çünkü, bu tedaviler süreli ve geriye dönüşü olmayan özel tedavilerdir. Ayrıca yazılan ilacın bir sonraki kontrole kadar yeterli olup olmadığını sorgulamalı, özellikle hafta sonları ve tatillerde daha da dikkatli olmalıyız. İlaç yetersiz ise hastalarımızı uyarmalıyız.





3- Yumurta Toplanması





Yumurta hücreleri belli olgunluğa ve büyüklüğe eriştikten sonra, yumurtaların çatlamasına yardım eden hormonal bir iğne ile çatlaması sağlanır. İğne uygulandıktan 34-36 saat sonra yumurta toplama operasyonu gerçekleştirilir. Bu iğne muhakkak zamanında yapılmalıdır. Yumurta toplama uygulaması, sedasyon anestezi yani uyku hali denilen bir hal altında transvajinal ultrasonografi aracılığı ile uygulanır. Bunun sebebi hastanın ağrı hissetmesini önlemektir. Hasta sabah aç karnına alınır. İşlem yaklaşık 20 ile 30 dakika arasında sona erer.





Bu operasyon esnasında foliküllerin içindeki sıvı toplanır. Sıvıda yumurta bulunup bulunmadığı değerlendirilerek olan yumurtalar toplanır. İlk işlemlerde folikül sıvısında yumurta bulunamayabilir. Bu durumlarda özel bir sıvı yardımı ile folikül içi yıkanır ve folikül içinde kalmış olabilecek yumurtalar bulunmaya çalışılır. Hasta başına yumurta sayısı 10-12’yi bulabilirken, bu rakam 1′den 40′a kadar da çıkabilir. Çok ender olarak, hiç yumurta toplanamayabilme ihtimali de mevcuttur. Bu işlem sonrası hasta bir iki saat takip edilir ve ardından evine gidebilir. Bundan sonraki aşama ise toplanan yumurtalar içersinde ideal olanların seçilmesi, döllenmesi ve rahim içine transferidir.





Eczacı Yaklaşımı: Yumurtayı çatlatma iğnesinin miktarı (Ünitesi) ve uygulama zamanı çok önemlidir. Yazılan ilacın yeterli olup olmadığını sorguladıktan sonra iğne saatine özen göstermeleri için hastaları uyarmalıyız.





4- Yumurtaların Döllenmesi (Fertilizasyon)





Yumurta toplama işlemiyle elde edilen MII oosit adı verilen iyi ve döllenebilecek yumurtalar seçildikten sonra, sperm hücre kalitesine bakılarak, klasik tüp bebek ya da mikroenjeksiyon aracılığıyla laboratuar ortamında döllenmesi sağlanır. Bazı durumlarda döllenme olasılığını arttırmak adına mikroenjeksiyon yöntemi kullanmak daha faydalı olabilmektedir. Sperm hücresi, yumurta hücresini döller ve böylece EMBRİYO meydana gelir. Özel kültür ortamında, döllenmiş yumurtalar, anne adayının rahmine transfer edilebilecek hala gelinceye dek izlenir. İyi ve kaliteli embriyo ayıklanarak rahim içine transferi gerçekleştirilir.





5- Embriyo Transferi





Embriyoların laboratuar ortamından alınarak anne adayının rahmine transferine embriyo transferi adı verilir. Bu aşama, anesteziye ihtiyaç duyulmayan, hastanın ağrı duymayacağı bir işlemdir. Yumurta toplanma işleminden 48-72 bazı durumlarda ise 120 saat sonra transfer gerçekleştirilir. Transferin ne zaman yapılacağı embriyo sayı ve kalitesiyle ilgili bir durumdur. Transfer öncesi rahim ağzı özel sıvılar yardımı ile temizlenir. Rahim içerisine transfer, ince kateter yardımıyla rahim ağzından geçilerek uygulanır. Bu uygulama sonrası rahim içine bırakılan embriyoların bundan sonra kendi kendilerine gelişmeye devam ederek rahim duvarına tutunmaları beklenir.





Transfer edilecek embriyonun sayısı ise, transfer öncesi jinekologla kararlaştırılır. İşlemden sonra, yarım saatlik bir istirahat sonrası hasta evine gidebilir. Transferden sonra elde kalan döllenmiş iyi kalitede embriyosu var ise, dondurularak muhafaza edilebilir. Embriyoların donma ve çözülme uygulaması ardından canlılıklarını koruyabilme şansları %50′dir. Taze embriyolardan daha az bir olasılıkla hamilelik oluşturmalarına rağmen, ikinci bir hamilelik olasılığı tanıyarak gebelik şansını arttırmaktadır. Maliyeti düşürdüğü için de avantajlıdır.





ÖYKÜLEŞEN BİR ECZACI ANISI





Yeni evlenen çocuklarımıza sevgi ve şefkatle yaklaşacağımız yerde daha ilk beraberliklerinde (Gerdek Gecesi) azgınlaşan bir tutumla onların hayatlarına yön vermeye çalışırız. Toplum baskısının hangi boyutlara ulaştığını anlatmak açısından yaşadığım mesleki bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum.





Yıl 1990…Kahramanımız, 15-16 yaşlarında Ankara sokaklarında simit satan, hafta sonlarında da babasıyla düğünlerde müzisyenlik yapan bıyıkları yeni terlemeye başlamış, kısa boylu zayıf oldukça esmer bir delikanlı; Babası da İnce Mehmet misali 190 boylarında esmer, zayıf, kavrulmuş, kendi yöresel şivesi ile konuşan bir Anadolu insanı. Bazen babası bazen de kendisi eczanemize tümletmek için bozuk para getirirler, bozuklar sayılırken ayaküstü halk müziği ve yöre türkülerimiz üzerine sohbetler ederiz.





Bir gün baba oğul telaşla eczanenin boş olduğu bir anda soluk soluğa içeri girdiler. Sıkıntılı oldukları her hallerinden belliydi. ‘’Eczacı Bey benim oğlanı everdik’’ dedi baba. Hayırlı olsun demeye fırsat kalmadan, çocuğun kolundan tutup 90 derece çevirmesiyle ‘’Gavurun oğlu hiç mi babana çekmedin ?’’ diye bağırıp oğlunun sırtına yumruğu indirmesi bir oldu. Sendeleyen çocuğu benim kollarım düşmekten son anda kurtardı.





Ortalığı yatıştırıp, sorunun ne olduğunu sorduğumda; Oğlanı geçen Pazar günü evlendirdik, ama karı koca olamadılar. Bir ilacın var mı beyim? Ne olur ver de bizi bu sıkıntıdan kurtar deyince; Gelin nerede O’nu neden getirmedin dedim. Gelin dışarıda utandığı için içeri girmedi diyerek gözleriyle oğluna görev emri çıkardı. Biraz sonra mahcup, sıkılgan bir o kadarda ürkek olan aynı yaşlardaki taze gelin ve damat eczaneye girdiler. Eczane arkasında dinlenme bölümü olarak ayrılan kısma misafirlerimi aldım. Önce babaya, ailenin gençlere nasıl davranmaları gerektiğini, hatanın nereden kaynaklandığını, toplumdaki yanlışları doğruları dilimin döndüğünce anlattım. Gençlerle yalnız konuşmam gerektiğini söyleyerek beklemesi ve ikram edilen çayımızı içmesi için ön tarafa gönderdim.





Gençlere rahat olmaları için nasıl davranmaları gerektiğini, aile baskısını nasıl hafifletebileceklerini anlattım. Ben anlattıkça onlar da dikkat kesilip dinlemeye gözlerindeki çaresiz ve boş bakışlar, ışıltılı aydınlığa dönüşmeye başladı. Okumaya yeni başlayan çocuklara verilen çizgi resimli Cin Ali hikayelerini bilirsiniz. İşte ona benzer şekilde cinselliğin nasıl olabileceğini, basit çizgilerle karikatürize ettim; hatta cinsel birlikteliğin mutlaka o gün olması gerekmediğini uygun bir dille anlattım. Bu iş için ilaç gerekmediğini ve psikolojik olarak rahat olmalarını öğütledim.





Daha sonra babadan çocukları rahat bırakmalarını, hatta birkaç gün akrabalarında misafir kalmalarını tembih ederek benim öğütlerimi tutmaları konusunda söz aldıktan sonra kendilerini eczanemden tatlılıkla uğurladım.





Birkaç gün sonra akşama doğru mutluluktan uçarcasına eczaneye giren baba; ‘’Allah senden razı olsun Eczacı Bey, bana gül gibi gelinimi boşattıracaklardı’’ diyerek boynuma sarıldı. O anki mutluluğumu tarif edemem, o mutluluk parayla pulla satın alınamaz, yaşanır.





Eczanenin kapanış saatine yakın koyulaşan sohbette, Keskin Halaylarını ve Oyunlarını çok iyi çaldığını söyleyerek, ‘’Düğününüz olursa emrindeyim Eczacı Bey’’ dedi. Ben de, Kambersiz düğün olur mu hiç? diyerek karşılık verdim. Neşesine diyecek yoktu doğrusu. Bir Keskin Türküsü çığırıyım mı beyim deyince; Çığır bakalım dedim ben de. Elini kulağına attı başladı yanık sesiyle söylemeye. O esnada eczaneye giren son iki hasta, ellerindeki reçeteleri unutmuş olacaklar ki sandalyeye oturarak bu içli türküyü benimle birlikte başladılar sessizce dinlemeye.





ALLI DURNAM




Yöre: Keskin / KIRIKKALE Kaynak: Hacı TAŞAN





Allı durnam bizim ele varırsan,


Şeker söyle kaymak söyle bal söyle;


Eğer bizi sual eden olursa,


Boynu bükük benzi soluk yar söyle.





Gülüm gülüm gülüm, kırıldı kolum,


Dutmuyor elim, durnalar eyy…


Ah gülüm gülüm, yar gülüm gülüm,


Kız gülüm gülüm,durnalar eyy…





Allı durnam ne gezersin havada,


Arabam kırıldı kaldım burada;


Ne onmamış kulumuşum dünyada,


Akşam olsun allı durnam dön geri.





Gülüm gülüm gülüm, kırıldı kolum,


Dutmuyor elim, durnalar eyy…


Ah gülüm gülüm, yar gülüm gülüm,


Kız gülüm gülüm,durnalar eyy…





Allı Durnalar ile kucak dolusu şekerli, kaymaklı ve ballı selamlarımı, sevgilerimi gönderiyorum; Ümit ederim ulaşır, Sevgili Eczacı Meslektaşlarıma…

Önceki BİZDEN GELENLER Yazıları