COVID-19 pandemisi tüm dünyayı ve ülkemizi ciddi bir şekilde etkilemektedir. Virüse karşı etkin bir aşı ya da antiviral tedavi geliştirilip, uygulanmaya başlanıncaya kadar da bu süreç devam edecek gibi görünmektedir.
Mevcut hali ile hastalık, özellikle yaşlılar ile kronik hastalığı olan bireylerde daha şiddetli seyretmekte hatta ölümlere neden olmaktadır. Enfeksiyonun başlangıç yeri Wuhan/Çin’de görülen vakaların incelendiği bir çalışmada ölen hastaların sağ kalanlardan daha yaşlı oldukları ve daha fazla kronik hastalığa sahip oldukları görülmektedir.
Öncelikle hastalıkla mücadelede koruyucu tedbirlerin uygulanmasının esas olduğunu ve hastalığın yaşlıların çoğunda ölümcül seyretmediğinin ama yoğun bakım ihtiyacı olan ve ölen hastaların önemli bir kısmının yaşlılar olduğunun altını çizmek gerekir.
İlerleyen yaşla birlikte patojenlere karşı hem immun sistemde hem de anatomik ve fizyolojik doğal defans sistemlerinde ortaya çıkan gerileme nedeniyle, geriatrik olgularda enfeksiyon hastalıkları daha sık görülmekte ve bu hastalıklar gençlere göre daha şiddetli seyredebilmektedir. Ayrıca, geriatrik olgularda enfeksiyon hastalıkları atipik bulgularla seyir gösterebilmektedir. Mevcut veriler COVID-19 enfeksiyonlarının da yaşlıların önemli bir kısmında atipik bulgularla başlayabileceğini göstermektedir. Bu durumun tanının geç konmasına, hastalığın yaşlılarda daha ileri aşamalarda saptanmasına hatta fatal seyretmesine katkı sağlayabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Örneğin geleneksel olarak, ateş vücut sıcaklığının 38°C’nin üstünde olması olarak tanımlanır ancak akut enfeksiyonu olan yaşlıların üçte birinde bu değerlerde ateş ya olmaz ya da müphem bir ateş görülür. İlerleyen yaşla birlikte, hastanede yatan orta-ağır pnömonili olgularda bile başlangıçta hastalığın vücut ısısı daha düşük seyretme eğilimindedir. Ateş cevabı gençler kadar oluşturamayan yaşlılarda akciğer enfeksiyonlarında taşipne daha sık görülmektedir.
Yine pnömoninin(zatürre) klasik bulguları olan ateş, öksürük ve yan ağrısı yaşlıların yarısından azında görülürken; bu olgularda daha çok konfüzyon ya da akut mental değişiklik, taşipne, düşük kan basıncı, sık düşmeler, yürüme güçlüğü/ hareket kabiliyetinde azalma, iştahta azalma, yutma güçlüğü ve İdrar/gaita kaçırma genel düşkünlük hali gibi semptomlar gözlemlenmektedir . Bu semptomların enfeksiyon hastalıkları dışında da birçok hastalıkta sıklıkla görülebiliyor olması, geriatrik olgularda tanının gecikmesinde önemli rol oynamaktadır. Bunlara ilave olarak, bu yaş grubunda sık karşılaşılan sensoriyal kayıplar, demans ve polifarmasi varlığı yaşlı bireylerden uygun bir hastalık öyküsünün alınmasını güçleştirmekte ve hastalığın semptomlarını maskeleyebilmektedir. Bu nedenle geriatrik olgularda ateş yüksekliğinin saptanmaması enfeksiyon varlığını dışlamak için yeterli değildir.
Yaşa bağlı immun sistem değişiklikleri, komorbid durumlar ve atipik bulgularla seyir, geriatrik olgularda COVID-19 enfeksiyonunun erken dönemde tanınmasını güçleştirdiği ve hastalığın bu olgularda daha şiddetli hatta mortal seyretmesine neden olduğu söylenebilir. Ayrıca başta klorakin olmak üzere, COVID-19 tedavisinde kullanılmakta olan deneysel ilaçların yan etkileri de potansiyel ilaç etkileşimleri de geriatrik olgularda hastalığın daha şiddetli seyretmesine neden olabilecek niteliktedir. Bununla birlikte uygulanan COVID-19 tarama test stratejileri hastalığın tipik bulgularına dayalı olduğu için atipik bulgulu geriatrik olgulara testin hastalığın daha geç dönemlerinde yapılmasına ve hastalığın ileri aşamalarında hastaların hastaneye kabullerine neden olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca bütün dünyada enfekte olgu sayısının fazla ve mevcut tıbbi imkanların kısıtlı olması nedeniyle uygulanmış/uygulanan/uygulanabilecek ageism’inde geriatrik olgularda mortalitenin daha fazla olmasına katkı sağlayabileceği de göz ardı edilmemelidir.
Sonuç olarak, ülkemizde 7,5 milyon yaşlı birey olduğu gerçeğinin ışığında, COVID-19 yaşlılarda bu şekilde şiddetli ve fatal seyrederken; 65 yaş üstü bireylerin geriatrik bakış açısı ile değerlendirilmesi ve hastalığın tanı, tedavi, takip ve önlenmesine yönelik yaklaşımlar belirlenirken geriatri uzmanları ile yakın iş birliği önem arzetmektedir.