Tüm dünyada şişmanlık insan yaşam kalitesi ve süresini tehdit eden en önemli sağlık sorunlarının başında kabul ediliyor. Görünüş, özgüven kaybı gibi psikolojik etkilerin çok daha ötesinde şişmanlığın fizyolojik etkileri ile kronik birçok hastalığın oluşumunda başlıca etken olarak rol oynadığı biliniyor. Bu bakımdan insanları zayıflatabilecek her türlü araç –ne pahasına olursa olsun- yüksek talep görüyor. Böylesine bir talep, kaçınılmaz olarak, büyük ticari hacim yaratıyor. Ticari dehalar bu eğilimden yararlanmak için her yıl bahar aylarında piyasaya yeni yeni ürünler sürerek insanlara umut dağıtıyor. Kırmızıbiber hapları, Antakya biberi, altın çilek, vd. Başarı!!!!!
Bu yıl ise baharatçılarda zayıflama amacıyla kilolarla yeşil kahve satıldığını görüyoruz. Bir süre sonra “sibutraminli” olanlarının da piyasaya çıkacağını söylemek için falcı olmaya gerek yok.
Kahve, şüphesiz, dünyada en çok tüketilen içeceklerden biri. Epidemiyolojik çalışmalar Kahve tüketiminin diyabet ve karaciğer hastalıkları gibi çeşitli kronik hastalıkların gelişimi riskini azaltabileceğini gösteriyor. Kahvenin bazı yararlarının içerisindeki kafeine bağlı olduğu bildirilmektedir. Ancak 500.000’den fazla kişiyi kapsayan bir meta-analiz çalışmasında kafeinsiz kahve tüketenlerde tip-2 diyabet gelişimi riskinin daha düşük olduğu, dolayısıyla kafeinden başka bileşenlerin de önemli rolü bulunduğuna işaret ediyor. Nitekim son 10-15 yılda kahvenin polifenolik içeriği üzerindeki çalışmalar dikkati çekiyor.
Kahve içerisindeki temel polifenolik bileşen klorojenik asitler; kafeoil kinik asit (yaklaşık %86’sı) ve daha az olarak feruloil kinik asit ve dikafeoil kinik asit. Kahve tohumlarının kavrulması ile klorojenik asitlerin miktarı ve bileşiminin değiştiği bildiriliyor. Arabica tipi (Coffea arabica) tipi kahvenin bir bardağında, hazırlama yöntemine göre değişmekle beraber, 70-200 mg klorojenik asit bulunuyor. Normal sınırlarda bir kahve tüketicisinin günde 0,5-1 gram civarında klorojenik asit aldığı, fazla kahve tüketmeyenlerde ise bu miktarın 100 miligram civarında olduğu hesaplanıyor.
Klorojenik asitlerin kuvvetli antioksidan özellikleri bulunuyor. Deney hayvanları üzerinde yürütülen çalışmalarda sağlıklı ve obez hayvanlarda lipit ve glikoz metabolizmasını düzenlediği, spontan hipertensif sıçanlarda kan basıncını düşürdüğü gözlemlenmiş. Kan basıncındaki benzer etkilerin hafif hipertansif deneklerde zengin polifenol içerikli kahve özütü verilmesiyle de sağlanabildiği bildiriliyor. Son zamanlarda Klorojenik asidin lipojenezi sağlayan enzimler üzerinde etkili olarak normal dokularda yağ birikimini azaltabileceği yönünde bazı deneysel bulgular dikkati çekiyor. Bu bilimsel bulgular ticari dehaların da dikkatini çekmiş; acaba klorojenik asit taşıyan bitkisel ürünler zayıflama uygulamalarında ne derecede yararlı olabilir?
Bu konuda özel şekilde kafeini uzaklaştırılarak patentlenmiş yeşil kahve özütü ile yapılmış ufak ölçekte bazı çalışmalar var. Ancak yapılan değerlendirmelerde bu çalışmaların yöntemlerinin yeterli olmadığı ifade ediliyor.
Çok yeni yayımlanan bir çalışmada klorojenik asitler bakımından zengin yeşil kahve özütünün farelerde metabolik sendrom modeli kullanılarak obezite, glikoz intoleransı, insülin direnci, sistemik oksidatif stres ve endotelyal işlevler üzerindeki etkisi incelenmiş. Farelere 12 hafta süresince yüksek yağ içerikli diyete ilaveten %0,5 oranında yeşil kahve özütü (klorojenik asit içeriği %70) verilmiş (günde 5 bardak kahveye eşdeğer miktar). Belirli aralıklarla yapılan biyokimyasal değerlendirmelerde ne klorojenik asidin ne de klorojenik asitçe zengin yeşil kahve özütünün yüksek yağ içerikli diyetle beslenen farelerde obeziteyi önlemediği gözlemlenmiş.
Kafeini uzaklaştırılmış bu özel Yeşil kahve özütünün etkinliği henüz tam olarak ispatlanmamış olmasına karşılık mevcut bulguların rüzgarından yararlanmak isteyen dehalar zayıflama tutkunlarına kavrulmamış kahve çekirdeklerini satıyorlar. Bu durumda Yeşil kahve çekirdeği ile ilgili göz önüne alınması gereken bir risk olan yüksek kafein oranı önemli. Kahve kavrulurken bir kısım kafein türevinin süblimleşerek uzaklaştığı düşünülürse yeşil kahve çekirdeğinde kafein türevleri daha yüksek oranda bulunuyor. Yeşil kahve çekirdeğinin fazla miktarda tüketilmesi başağrısı, diürez artışı, sinirlilik, uykusuzluk, ajitasyonlar, aritmiler, yüksek tansiyon, kulak çınlaması gibi semptomların görülebilmesi olasılığı artabilecektir. Ayrıca kişilerde mevcut bazı hastalıklara bağlı olumsuz etkileşmeler görülebilir; osteoporoz, irite bağırsak sendromu, hipertansiyon, diyabet, glokom, sinirsel hastalıklar, reflü ve gastrit/ülser hastalarında mide asidinin artışına bağlı şikâyetler bunların başlıcalarıdır.