
Haziran ayında okulların kapanması ile birlikte eğitim maratonuna ara veren öğrencilerin bir kısmı üniversitelerin yolunu tutarken, bir kısmı da önümüzdeki günlerde mevcut okullarına veya yeni okullarında eğitimlerine devam edecekler.
Çocukların okula başlangıç süreci ile ilgili verdikleri tepkiler farklıdır. Bazı çocuklar okula gitmek için can atarken, diğer bir grup ailelerinden ayrılmak istemeyecekler ve ebeveynlerini bu konuda zorlayacaklar. Bu konuda aileler neler yapmalı?
Özellikle büyük şehirlerde yaşayan, her iki ebeveynin de çalıştığı ailelerde çocukların okula başlaması ile ilgili değerlendirmeler yapılırken mecburen pekçok faktör düşünülmektedir. Burada yapılması gereken en önemli şey; çocuğun gelişimi ile ilgili faktörlerin öncelikli tutulmalıdır. Düzenli sağlık kontrolleri yapılan çocuklarda gelişim takip altındadır. Bu gelişim basamaklarında herhangibir aksaklık veya gecikme olduğunda ilk farkedecek kişiler anne/baba veya çocuğun doktorudur.
Çocuğun özellikle de okula yeni başlayacak yaş grubu için; fiziksel yeterliliği ve motor gelişiminin yanı sıra sosyal ve duygusal gelişimi, genel bilgi düzeyi ve algısı, dil gelişimi ve öğrenmeye yaklaşımı da önemlidir. Bu konuda ebeveynlerin çocuklarını çok iyi tanıyıp, gözlemlemeleri ve okul konusunda karar verirken maksimum dikkat ve özen göstermeleri gerekmektedir. Bu konuda nelere dikkat etmemiz gerektiğini şu şekilde sıralayabiliriz; Çocuğun fiziksel yeterliliği ve motor gelişimi (Genel sağlık durumu, büyümesi veya herhangi bir engeli olup olmadığı, motor becerilerinin yani yürüme, koşma gibi büyük kasların kullanılmasını gerektiren becerilerin gelişimi ve kalem, makas tutma gibi küçük kasların kullanılmasını gerektiren becerilerin gelişim düzeyi), sosyal ve duygusal gelişimi (Sosyal ortamlardaki davranışları, sırasını bekleyebilmesi, paylaşabilmesi, işbirliği yapabilmesi, duygularını ifade edebilmesi) , dil gelişimi (Dinleme ve konuşma becerisi, kelime dağarcığı, iletişim kurabilmesi), genel bilgi düzeyi ve algısı, öğrenmeye yaklaşımı (Ses ve harfler arasında bağ kurabilme, alan algısı, sayı bilgisi, yukarı, aşağı, hafif, ağır gibi soyut kavramları algılayabilmesi), öğrenmeye yaklaşımı (Meraklı olup olmadığı, motivasyonu, ilgisi, isteği)
İlkokula yeni başlayan çocuklarda ailelerin ve ilkokul öğretmenlerinin dikkat etmesi gereken en önemli noktalardan biri de; çocukların uyum sağlayana kadar geçirdikleri süreçteki davranışlarının gözlemlenmesidir. Eğer okula başlamadan önce yeterince doğru bir değerlendirme yapılamadıysa yaşı tutsa bile çocuk okula başlamaya hazır olmayabilir. Hazır olduğu düşünülen ama farklı derslerde öğrenme güçlükleri yaşayabilen, ödevlerini yapmakta zorlanan, çok hareketli olduğu şikayeti gelen çocuklarda da farklı klinik durumlar akla gelmelidir (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu, Özel Öğrenme Güçlüğü/Okuma/Yazma veya Sayısal Alanlarda). Bu konularda dikkatli olur ve çocuğun hangi alanda zorlandığını hızla tespit edip gerekli yardım ve desteği alırsak; çocuğumuzun travmatize olmasını ve okul ile ilgili motivasyonunu kaybetmesini önlemiş oluruz.
Okula yeni başlayacakları dönemde çocukların ve ailelerinin karşılaşabilecekleri bazı sıkıntılar olabilir. Bazı çocuklar okula gitmek istemezken, özellikle yeni başlayanlarda veya tatilden dönenlerin bir kısmında ailelerinden ayrılmama isteği olabilir. Bu durumu hemen “okul korkusu” diye adlandırmak uygun olmaz. Çünkü ilk günler bu sorun doğal olarak ortaya çıkabilir. Ancak daha sonraki hafta veya haftalarda devam ediyorsa önemsemeli ve vakit kaybetmeden eğitimcilerle işbirliği yaparak uygun destek almak için arayışa geçmeliyiz.
Ailelerin bu süreçlerdeki tutum ve davranışları çok önemlidir. Kaygılı ve endişesini sürekli olarak çocuğuna yansıtan anne ve babaların çocukları bu endişe halini hissederler. Çünkü kaygı bulaşıcıdır. Çocuğun kişiliği rol model olarak aldığı kişiye göre gelişir ve kaygılı anne veya babanın çocuğunun zihninde de bir süre sonra “Dış ortam benim için tehlikeli, hep çok dikkat etmeliyim” düşüncesi oluşur. Bu düşünce de çocuğun okula gitmek istememesine sebep olabilir. Bu onların okula gitmemesi için önemli nedenlerdendir.
Okul korkusu okula gitmeden önce veya okulda ebeveynlerinden ayrı kaldığında duyulan korkuya verilen isimdir Burada asıl sorun okul değil, kendisini güvende hissettiği, tanıdığı bildiği, özgür olduğu ortamdan yani evinden ayrılma kaygısıdır. İlk olarak okula yeni başlayan çocuklarda görülebileceği gibi, aslında her yaş grubunda gözlenebilecek bir durumdur. Kaygı öncelikli olarak okula gitme konusunda isteksizlik olarak başlar, bu konuda farklı bahanelerle gelebilir çocuk. Devamında eğer sorun çözülememiş ve kaygı ile başedilememişse kaygının fiziksel belirtileri eklenebiilir (Karın ağrısı, bulantı, kusma gibi). Fiziksel belirtiler ortaya çıkmaya başladıysa bu bir acil durumdur ve hızlı bir şekilde sebep olan kaygının çözümlenmesi için aile okul işbirliği içerisine girmelidir ve mutlaka çocuk psikiyatrisinden destek alınmalıdır. Aileler burada karalı bir tavır sergilemeli, çocuğun okula gitmesini sağlamalıdır. Okuldan uzakta kalınan hergün çocuğun direncini daha çok arttıracak ve çözümü güçleştirecektir.
Okula devam eden çocuklarda ise tatil dönüşlerinde zorluklar farklı şekillerde gözlenebilir. Burada çocuğun ve ailenin tatil sürecini nasıl geçirdiği önemlidir. Çünkü maalesef bazı ailelerde tatil çocuklar için “Tüm kuralların kalktığı bir zaman dilimine dönüşüyor. Kontrolsüz uyku saati, yemek saatleri, eğlence ile ilgili sınırlamaların olmaması çocukların okula gitme isteğini daha da fazla azaltmakta ve uyum süreçlerini güçleştirmektedir. Bunun çözümü tatil dönemlerinde düzeni tamamen değiştirmeden, kurallara esneklik getirmektir. Unutmamamız gereken en önemli şey; çocuklarımızın mutlu olması ve dinlenmesi için mutlak kuralsızlık şart değildir.
Okul seçimi yapılırken gözönünde bulundurulması gereken pek çok faktör mevcuttur. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz; Eğitim ve öğretm kalitesi, Yabancı dil eğitimi, Sosyal becerilerine ayırılan süre, Sınav sistemlerine Hazırlık ile ilgili programları, Eve Uzaklık, Maddi olarak Bütçeye Uygun Olup Olmaması ...Bunların çoğu ailelerin ilk planda dikkate aldıkları faktörler olmakla birlikte aslında ilk olarak dikkat edilmesi gereken şey; çocuğun fiziksel, mental gelişimi ve duygusal yapısına uygun bir okul olmasıdır. Her çocuk ayrı bir birey olarak değerlendirilmelidir. Her çocuğun öğrenme şekli, ihtiyaç duyduğu destek, kapasitesi, ilgi alanları, ilişki kurma biçimi birbirinden tamamen farklıdır. Aynı evde aynı aile içerisinde büyüyen çocuklarda bile bir çok farklılık gözlenmektedir. Bu da son derece normaldir. Bu yüzden; komşumuzun, yakın arkadaşımızın veya bir önceki kardeşinin başarılı ve mutlu olduğu okulda çocuğumuz da mutlu olacak, uyum sağlayacak veya başarılı olacak veya olmalıdır diye bir kural yoktur. Her okul farklı ekollerde eğitim vermektedir. Sosyal faaliyetleri, sınıflarındaki öğrenci sayısı, öğrencilerden beklentileri, kuralları uygulama biçimleri birbirinden tamamen farklıdır. Anne baba olarak ilk önce çocuğumuzun ihtiyaçlarının ne olduğunu göz önünde bulundurmalı ve beklentilerimizi buna göre şekillendirmeliyiz.