
Zaman zaman duyarız;hiç bozulmamış binlerce yıllık mumyalar.Veya Mısır Firavunlarının güzellik sırları.Yaşlanmayan pek çok insan.Henüz kimyasallar keşfedilmemişken nasıl yaptılar bunları ,hiç düşündünüz mü? Belki de bazı toplumların köy büyücülerinin iksirleri?Tüm bunlar masallardan mı ibaretti?Peki ama ya ölümsüzlük iksirleri?İşte tam bu noktada araştırmaya başlayınca karşımıza AROMATERAPİ çıkıyor.Binlerce yıl önce keşfedilmiş mucizeler.Kralların ve firavunların gizli sırları.Örneğin ELEMİ denen bir yağ bulundu mumyaların üzerinde .Yoğun elemisin etken maddesi içeren bu yağ DNA ‘nın yaşlanma sürecinde aldığı hasarlara müdahale ediyor.Bu yağ hücreye ilk halini ‘’hatırlatıyor’’.Bunun üzerinde yoğun çalışmalar yapılıyor artık günümüzde.Anti aging(yaşlanmayı durdurma) geldi sanırım aklınıza.Tabi bu doğru ama daha genişletirsek konuyu ;bu yağ ile lösemi başta olmak üzere çok fazla çalışmalar yapılıyor.Hücrenin DNA’sında oluşan değişimleri de tıpkı mumyalar gibi düzeltsin diye.
O halde baştan bunları söylediğime göre şimdi aromaterapi nedir?Oradan başlayalım anlatmaya.
Terapi kısmını bilir herkes sanırım tedavi demek.Ancak aromanın koku olduğunu düşünen çok kişi var.O yüzden tarif etmekte fayda görüyorum.Evet aroma kokan birşeydir.Ancak her çiçek ya da meyve kokan şeye aroma diyemeyiz.Aroma olması için o kokan şeyin bitkilerden damıtılarak,distilasyonla alınmış ‘’uçucu yağ’’ olması ve bu yağların tedavi edici etken maddelerinin ‘’değişmeden’’,’’bozulmadan’’ alınması gerekir.İşte bu yüzden aromaterapide kullanılan yağların her damlası çok değerli ve tedavi edicidir.Piyasada bulunan özellikle aktarlarda satılan esanslar aroma değillerdir ve tedavi edici değerleri yoktur.Bu esanslar genellikle kimyasal eşdeğer aroma olarak tanımlanırlar ve yoğun keton içeriklerinden dolayı astım ve alerji yapma özelliklerini barındırırlar.
Oysa aromaterapide kullanılan uçucu yağlar ;tamamen doğal ve kimyasala maruz kalmamış bitkilerden damıtılarak elde edilirler.Örneğin gülsuyu yapmak için 6.000(altıbin )güle ihtiyaç olurken bir kilo gül yağı için ise 2milyon gül (yaklaşık 4 ton) gül gerekir.Üstelik maalesef bu güllerin ne çeşit olduğu ise terapotik yani tedavi değerini belirler.Öyle herçeşit gül yağı veya lavantayla tedavi yapılamayacağı gibi bazı topraklarda o güllerden de sonuç alınamaz.Bu konu önemli miktar gül yetiştiren ülkemiz için de geçerli olup henüz kaliteli gül yağı içeren gül yetiştirilmesi başarılamamıştır.
Keza lavanta için de buna benzer sorunlar vardır.
Peki aromaterapide tedavi için bu uçucu yağlar nerelerde kullanılır?Ve en önemlisi neden tedavi edici özellikleri vardır?Ne zaman aromaterapi ne zaman fitoterapi veya ne zaman kimyasal ilaç kullanmak gerekir?
Tüm uçucu aromaterapi yağlarının içinde bazı fitoelementler vardır ve bu elementler tamamen doğal bir yürüyüşle sorunu bulurlar çünkü sorun doğal değildir ve sonradan gelişmiştir ki biz bunları hastalık olarak veya yaşlanma olarak tanımlayabiliriz.Örneğin cildimizdeki leke veya egzema.Aromaterapideki etken madde için bu değişim;adı farketmez, doğasına aykırı olarak algılanır.Çünkü olması gereken doğduğumuzdaki hali DNA ‘mızda kayıtlıdır ve doğanın bu zeki şifacıları orada olanı farkedip düzeltmek üzere harekete geçerler.Bu sadece cilde sürerek de olmaz elbette.Adı üzerinde uçucu yağ koklandığında burundan sinir sistemi ve beyne de ulaşır.Orada da oluşan hasarları tespit ederler.Örneğin depresyonunuz,uykusuzluğunuz,konsantrasyon bozukluğunuz,takıntılarınız gibi sonradan oluşmuş bozulmalarınız varsa onları hemen algılar ve limbik sistem üzerine etki ederek düzeltmeye başlarlar.Tam da bu yüzden sinir sistemiyle bağlantılı hastalıkların tedevisinde örneğin sedefte sadece cilt üzerine uygulama değil stres ve depresyon için koklama formülleri de yapılır tedavi protokolünde.Elbette barsak biyotası ve ağır metal temizliği de.Ancak konumuz aromaterapi o halde bunları başka bir yazıya bırakalım.
Yukarıda bahsettiğim gibi, uçucu yağlar havayla birleşince gaza dönüşüyor ve biz de onları koklama, inhale etme yoluyla vücudumuza alıyoruz.
Örneğin limon yağı da içerisindeki d -limonen sayesinde sizin bağışıklığınızı güçlendirecek, citral sayesinde yağ salgınız dengelenip akne üremesi azalırken, citral aldehit keyif olarak duygusal tepki vermenizi sağlayacak. Çünkü limbik sistem koku soğancığından gelen her uyarıya bir duygusal tepki geliştiriyor. Biz onlara, mutluluk, sakinlik, huzur ve rahatlama diyoruz. Çünkü parasempatik sinirler uyarılıyor.
Bir başka örnekle ise ülkemizin önemli bir kaybına da parmak basalım.Konumuz Günlük (sığala) ağacı.Akdeniz’e indiğimizde görülen bu ağacın dünyada yüzde sekseni bizim ülkemizdeyken sadece tütsü ve sabunlarda kullanılarak veya köylerde antiseptik amaçla kullanılırken bizden alınıp frankincense denen bir uçucu yağa çevrildi ve oradan da kozmetik olarak yıllarca pazarlandı.Sonrasında frankincense aromaterapide harikalar yaratmaya başlayınca artık dünyada da ekimine başlandı.Ama bildiğim kadarıyla hala ülkemizde uçucu yağı elde edilemiyor ilkel uygulamalar hariç.Frankincense nedir peki?İçeriğinde alpha-pinene, octanol, alpha-thujene, octyl acetate, incensole, and incensole acetate bulunur.Çok önemli bir antiseptiktir.Bu özelliği ile aknelerde,yaralanmalarda ,ağız hijyeninde kullanılır.Immun sistem için çok ciddi çalışmalar vardır hakkında.Başka?Gelelim anti aging kısmına.Cilt sarkması da dahil kızarıklıklar gibi durumlarda kullanılır yani astrenjandır(toparlayıcı)Bu özelliği varis ve hemoroid tedavilerinde de kullanılır.Ve asıl bomba şu;koklarsanız depresyon,yas(elemi ile birlikte harikalar yaratır),ergen erkeklerin aşk acılarına sedir yağı ile ,çocukluk takıntıları için yine elemi ve nioli ile..
Gördüğünüz gibi bu sadece seçtiğim bir tek uçucu yağın yaptıklarından ‘’bazıları’’ Diğer uçucu yağlarla birlikte formülasyonları yapılınca uçucu yağların tedavi özellikleri sinerji dediğimiz sistemle katlanarak artar.Örneğin her biri 2 derece etkili aromatik iki yağ bir araya gelince etkileri 2+2=4 olmaz.2+2=127 oluverir.İşte biz buna sinerji deriz.
Sizleri herbir yağın neler yaptığı ile sıkmak istemem.Ama son olarak söylemek isterim ki;kimyasal ilaçlarla ilgili yıllarca eğitim aldım,fitoterapi ile de yani bitkilerle tedavide ,api terapi(arı tedavisi) ve elbette aromaterapi.Bunların herbiri benim çocuklarım bir eczacı olarak,hiç biri diğerine üstün değil.Fakat çocuğu olanlar bilir her çocuğunuz başkadır.Herbirinin başarılı olduğu yerler vardır.Aynen bu sebeple aromaterapi yeri doldurulamaz bir noktadadır.Üstelik 6.000 yıllık mazisine rağmen modern tıp onu yeni keşfetmiştir.Zira çağımızda öyle hızla çoğalan değişik hastalıklar olunca ve bunlar kimyasal terapiye cevap vermeyince araştırılmaya başlanmıştır uçucu yağlar.Binlerce yıllık mazisi olan koskoca bir evren aromaterapi ve maalesef ne kadar eskiyse o kadar da yeni.Hergün keşfedilmiş bir özelliği için kullanılırken bizi varlığını farketmediğimiz başka şeyleri de yanısıra tedavi ederek şaşırtmaya devam ediyor o minnacık kokulu yağ damlaları.
Daima ve sonsuza dek sağlıklı,huzurlu ve mutlu kalmak için aromaterapiyle kalın ,sevgiyle kalın.