Hiperlipridemi Tedavisinde Eczacının Hasta Takibinde Rolü
Hastanelerin ve sağlık ocaklarının yoğun olduğu günlerde hastalar, doktorlarıyla uzun görüşemez, aklındaki soruları sormaya çekinir, ilaç tedavisi sırasında kendinde gördüğü yan etkilerden bahsetmeye fırsatı olmaz, tahlil sonuçlarını gösteremez. Hatta bazı hastalar sırf kullandığı ilacı tekrar yazdırmak için doktorunu ziyaret eder.
Biz eczacılar önümüze bir hiperlipdemi ilacı bulunun reçete geldiğinde biraz kafamız karışık, düşünceli, şekilde SUT’a gömülüyoruz, reçeteyi karşılayabilir miyiz, kurallara uygun mu kara kara düşünüyoruz. Hastalarımızla hiperlipidemi hakkında ve ilaçların kullanımıyla ilgili konuşmayı ihmal edebiliyoruz.
Koroner arter hastalık kan lipidlerinin plazma konsantrasyonuyla ilişkili bir hastalıktır ve ülkemizde de bu hastalığa bağlı ölüm oranı yüksektir. Arterlerde lipid birikmesi, plak oluşumuna, damarlarda darlık ve tıkanmalara, arterlerin esnekliğinin bozulmasına yol açar. Bu da koroner kalp hastalığı ve diğer kalp damar hastalıklarının riskini arttırır.
Hastalarımız, bu hastalığın bu kadar ciddi olduğunun farkında mı? İlaçlarını bu farkındalıkla mı kullanıyorlar? İlaçları doğru kullanıyorlar mı ve tahlil sonuçlarını takip ediyorlar mı? Diyet ve egzersizin önemini biliyorlar mı? Hastalarımızın farkındalığını arttırmak, bilinçlendirmek üzere onlara danışmanlık yapmamız çok önemli bir görevdir.
Ailesinde kardiyovasküler hastalık olan hastalar büyük risk altındadır. Bu hastaların kilo kontrolü konusunda bilinçlendirilmelidir ve gerekiyorsa bir diyetisyene yönlendirilmelidir. Bazı hastalar ilaçları ‘mucize’ gibi algılıyor ve sadece ilaç içerek ama dilediğince yiyerek, hareketsiz yaşayarak hastalıktan sakınacağına inanıyor. Bu yanılgıyı düzeltmek ve hastaları ikna etmek için eczacının da çabası oldukça önemli. Hiperlipidemi tedavisinde tek hedef kolesterolü düşürmek değildir, iyi huylu olarak adlandırılan HDL’yi de yükseltmek gerekir. HDL’yi ilaçlarla yükseltmek pek mümkün olmadığı için diyet ve egzersiz alışkanlıkları ile sigara kullanımı konusundaki tutumun değiştirilmesi şarttır.
Sigara ve alkol tüketiminin kalp damar hastalıkları üzerine etkisi tartışılmaz ama bu konuda da bir umursamazlık var. Özellikle sigara bağımlılığı olan hastaların sigara bırakma yöntemleri konusunda bilgilendirilmeye ve cesaretlendirilmeye ihtiyaçları var.
Hastalarımızı bu ilaçların yan etkileri konusunda da bilgilendirmeliyiz. Çok yaygın olmasa da ciddi bir yan etki olarak iskelet kasının tahrip olmasına bağlı olarak rabdomiyoliz riski olabilir. Rabdomiyoliz görülmese bile geçmeyen ve anlamlandırılamayan kas ağrıları, eklem şişmesi, kas spazmları olabilir. Hastalar belki de gereksiz yere ağrı kesici kullanıyor olabilir, bunu eczacının farketmesi ve hastayı doktoruna yönlendirmesi bizi hastanın gözünde değerli bir konuma taşır.
Yaygın yan etkiler arasında baş ağrısı, abdominal ağrı, sırt ağrısı, konstipasyon, gaza bağlı şişkinlik, mide bulantısı, diyare, hiperglisemi ve alerjik reaksiyonlar bulunuyor. Bu yüzden hastalar yakından takip edilmeli ve gerektiğinde doktorlarına yönlendirilmelidir.
Ayrıca, tedavi edilmemiş hipotiroidizm lipid düzenleyici ilaçlarla miyozit (kas iltihabı) riskini arttırır. Hastaların tiroit tetkiklerini takip etmek gerekir çünkü hipotiroidizm tedavi edildiğinde lipid bozukluklar düzelebilir. Bu durumda hastanın hipotirodizm ilaçlarını doğru kullanıyor mu, bu ilaçların etkisini azaltan başka ilaçlar mı kullanıyor, dozlarını takip ediyor mu soruları gündeme gelir.
Tedavide yaygın olarak kullanılan statinlerin karaciğer üzerine etkileri göz önünde bulundurulmalıdır. Karaciğer fonksiyon testleri takip edilmelidir. Karaciğer hastalığı öyküsü olan veya alkol tüketimi yoğun olan kişilerde dikkatli kullanılmalı, tedavi öncesinde ve sonrasında 1-3 ay içinde karaciğer fonksiyon testleri mutlaka yapılmalı ve hasta bu konuda bilgilendirilmelidir.
Hipertansiyonun da takip edilmesi ve yüksek kan basıncının düşürülmesi gerekir. Çoğu hasta tansiyon ilacı kullanıyor olmasına rağmen tansiyonunu takip etmesi gerektiğini önemsemiyor veya yeterli bilgi sahibi değil.
Kadınları östrojen hormonu menapoza kadar doğal olarak büyük ölçüde koruyor. Peki, menapoz dönemindeki kadın hastalarımız aterosklerozun yarattığı tehlike konusunda yeterince bilgi sahibi mi? Bu konuda da farkındalık yaratmak biz eczacıların görevi.
Eczacıların hasta farkındalığının arttırılması, bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi konusunda ne kadar önemli bir görevi olduğu tartışılmaz. Bu mesleğin hakkını vermenin yolu da bu görevin farkında olmakta yatıyor.
Eczacı Burcu Burdurlu
İlgi Eczanesi Balıkesir