90-90-90 Formülü ile Bir Salgının Sonu

William Shakespeare “Kul plan yaparken kader ona güler” diye belirtir ünlü tragedyasında. Aslında insanlık olarak bu sözün bize ne kadar doğru olduğunu gösteren günlerden geçiyoruz. Hayatta hiç kimsenin düşünmedi bir ihtimal olan pandemilerin yükselişine şahitlik ediyoruz.

Pandemilerin yükselişi ve Çöküşü…

İspanyol gribinden kuş gribine, SARS’tan Ebolaya, HIV’den Korona’ya kadar aslında farkında olmasak da bir pandemiler çağından geçiyoruz.

Tüm bu pandemilerin yükselip sonra da inişe geçtiği ve etkisini yitirdiği bir denklem içerisinde her defasında elimizde daha fazla bilgi, deneyim ve genetik miras kalıyor.

Yüzyılımızın en büyük pandemilerinden olan İspanyol Gribi büyük bir yükselişle ortaya çıktığında ardında yüzbinlerce kurban bıraktı. O dönemin zayıf bilimsel imkanları ile bu pandeminin verdiği zarar günümüz koşullarında bile korkunç.

Bu pandemi ortaya çıktığında günümüzdeki benzer koşulları yarattı. Ancak bu pandeminin o dönemde sona ermesini sağlayan birkaç nedenden bahsedebiliriz:

1. Düşük Enfeksiyon: Virüse kişiyi hasta edemeyecek kadar maruz kalan bireylerin belli bir süre sonra bağışıklık kazanması,

2. Genetik Farklılık: Bazı bireylerin genetik olarak diğerlerine göre virüse karşı savunmada daha başarılı olması (Örneğin HIV’e karşı bağışıklığı olan elit kontrolör bireyler. HIV bu kişilerin bünyesinde ilerleyemiyor).

3. Sosyal Nedenler: Topluluktan uzakta yaşayan bireylerin coğrafi olarak enfeksiyona maruz kalma riskinin sağladığı avantajlar…

Bu avantajların bir şekilde geçmişte kara veba ve İspanyol Gribi gibi salgınları sonlandırdığını görmekteyiz. Hatta bu duruma maruz kalan bireylerin sağladıkları genetik avantajların zaman içinde çeşitli hastalıklara karşı bağışıklık kazanmada yardımcı olduğundan bahsedebiliriz. Örneğin Kara Veba salgınına maruz kalanların yarattıkları genetik mirasın bugün HIV Elit Kontrolör bireylerin ortaya çıkmasına neden olduğunu düşünenler bulunmaktadır.

Peki ya bugün?

İçinde yaşadığımız dönemde tarihi anlara tanıklık ediyoruz. Öyle ki bu yüzyıl içerisinde yer alan ikinci pandeminin etkileri hala devam ediyor. Bu pandeminin etkileri ve önemi hala tartışmalı bir konu olsa da COVID-19 Pandemisinden çok önceleri ortaya çıkmış bir pandeminin aslında sonuna gelmiş olabiliriz.

Üstelik kalıcı tedaviyi bulmadan!

Birleşmiş Milletler geçtiğimiz aylarda HIV/AIDS Pandemisinin bitirilmesine çok yakın olduğumuzu açıkladı. Bu açıklama ile birlikte herkesin gözleri bu alanda yaşanan gelişmelere çevrildi. Aslında bu konuya geçmeden önce bilim dünyasında yaşanan bazı gelişmelere değinmek gerekiyor.

B=B

HIV/AIDS alanında yaşanan gelişmeler ile birlikte ABD’de yapılan üç araştırma çok büyük bir bulguyu gözler önüne serdi. Buna göre Viral yükü Belirlenemeyen dilemeyen düzeye inmiş olan HIV Pozitif bireyler cinsel yolla bu virüsü bulaştıramıyorlar!

Buna göre tedavi alan bireyler ile yaşanan korunmasız ilişkiler aslında güvenli. Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere tüm otoriteler tarafından kabul edilen bu gerçek B=B yani belirlenemeyen eşittir bulaştıramayan formülü ile ifade ediliyor.

PREP

Gözler önüne sermek istediğim ikinci konu ise Truvada’nın geçtiğimiz yıllarda FDA’dan HIV/AIDS’e karşı koruyucu ilaç olarak onay alması. Buna göre Truvada kullanımı yani PREP tedavisi ile HIV ile enfekte olma riski sıfırlanabiliyor. Bu da risk altında olan bireyler için aslında büyük bir ilerleme. Gelişmiş ülkelerin birçoğunda PREP tedavisi risk altında olan bireyler için ücretsiz hale getirildi.

Prep iki farklı yolla kullanılabiliyor. İlki riskli davranışa yönelik uygulama. Riskli davranıştan en geç 2 Saat önce riskli davranıştan 24 saat ve 48 saat sonra Truvada alınması tam bir koruma sağlıyor.

Diğer yıl ise günlük olarak bu ilacı almak. FDA her iki yönteminde etkili olduğunu düşünüyor.

Tüm bu gelişmeler ile birlikte Birleşmiş Milletler 90-90-90 formülünün küresel HIV/AIDS salgınının sonunu getireceğini düşünüyor.

Buna göre enfekte olan kişilerin %90’nın tanı alması,

Tanı alanların %90’nın ilaca başlaması ve tedaviye erişmesi,

Bu tedavi alan grubun en az %90’nın ise viral yükünün belirlenemeyen düzeye çekilmesi bu salgının sonunu getirebilir.
Tüm dünyada bu formülü başarılı bir şekilde uygulayan ülkelerde sonuçlar umut verici. ABD gibi ülkelerde tarihte ilk kez HIVAIDS yayılma %1’in altına düştü. Aynı zamanda riskli kişilerin PREP tedavisi alması ile birlikte bu oran gelecek yıllarda sıfırlanabilir.


Peki ya tünelin sonundaki diğer ışık?

mRNA aşıları

mRNA aşıları bilindiği üzere aslında yeni bir tedavi yöntemi değil. Onlarca yıldır bilinen bir yöntem. Ancak kanser ve HIV gibi durumlarda kullanılması ise yeni bir fikir.

mRNA aşıları bilindiği üzere insan DNA’sı üzerinde bir kopyalama sentezi üreterek hücrelere çeşitli patojenler gönderiyor. Bu patojenler elbette zararsız. Bu zararsız patojenler ile savunma sistemi oluşabilecek yeni tehditlere karşı çoktan bir strateji belirlemiş oluyor.

Kanser ve bağışıklık sistemi ilişkisi uzun zamandır bilinen bir şey. Amerikalı bir kanser hastasının kendisine özkıyım amaçlı olarak enjekte ettiği pis nehir suyu ile bir enfeksiyona yakalanması ardından tüm tümörlerin bir tedavi almadan yok olması bu konuda yaşanan ilk örnek.

İmmünoterapi olarak bilinen bu yöntem şu an hala deneme aşamasında ancak sonuçlar gayet iç açıcı. Avustralya’nın Maling Melanom çalışmalarında Mrna aşılarında büyük bir ilerleme kaydettiği biliniyor.

Gelelim HIV/AIDS’e…

Benzer durum HIV/AIDS içinde geçerli. Maymunlar üzerinde yapılan denemeler bir antiretroviral tedavi olmadan büyük bir başarı sağlamış durumda.

Bunun dışında Faz I aşamasına gelmiş bir mRNA HIV aşının geçtiğimiz günlerde tüm dünyayı şaşkına çevirdi. Sonuçlar şimdilik %97’lik bir korunmadan bahsediyor.

Her ne olursa olsun gerek 90-90-90 formülü gerek mRNA aşıları ile yüzyılın en önemli pandemilerinden birinin sonuna geldiğimizi artık söylemek mümkün.

Kaynaklar
3- https://www.aidsmap.com/news/mar-2021/mrna-vaccine-protects-monkeys-against-hiv-virus
4- https://www.europeanpharmaceuticalreview.com/news/141892/novel-hiv-vaccine-approach-shows-promise-in-landmark-first-in-human-trial/

Önceki BİZDEN GELENLER Yazıları